18 Nisan 2013 Perşembe

İnsanın oturduğu yere,İstanbul da bir semte bu kadar bağımlı olması nedendir?Bir insanı sever gibi,aşktan kalbi çarpar mı yaklaştıkça semtine?Bir sürü yerde yaşamış,evlerden evlere geçmiş,şehirler değiştirmiş bir bünye neden yıllar sonra ben burada yaşayacağım deyip,sonrada yedi göbekten bu semtli gibi hisseder?Her sokağını,her caddesini ve hatta her apartmanını kurtarılmış bölge sanmak niye?

6 Mart 2013 Çarşamba

beirut

KURŞUN İZİ:  BEIRUT...
Bir şehri neden severiz ya da sevmeyiz??
Yapıları mı,insanları mı,denizi mi,düzeni mi???Kurşun izleriyle dolu bu eski şehri sevdim ben...Bence bir şehri bize sevdiren,o şehrin görüp,geçirdikleri ve bunun izleridir..
Beirut un izlerini takip etmek için sadece 2 günüm olsa da dolu dolu yaşadım şehri..Aslında şehir buna izin verdi..
Beirut büyük bir şehir.Deniz kenarından dağ yamaçlarına uzanıyor..Şehirde çok fazla ağaç ve yeşillik göremiyorsuz. Ama yamaçlara doğru çıktıkça yeşili görebilirsiniz.
Yaklaşık 2 yıldır barış içinde yaşıyor,Lübnan halkı...Müslüman,katolik,musevi,dürzi,errmeni...Hala her sokak başında,her kilise ve caminin önünde askerler beklese de, Lübnan halkı din ve ırk farklılıklarının hep birlikte yaşamayı engellemediğini acı da olsa anlamış...
2 yılda hızla revize ettikleri şehir ,dokuyu bozmadan yaptıkları binalar takdire şayan...Yeni yapılmış binaların arasında bombaların ve kurşunların delik deşik ettiği bazı binaları görebilirsiniz..
Beirut un kalbur üstü diyebileceğimiz bölgesi  DOWNTOWN. Lüks oteller,marina,lüks restorantlar, kafeler, global lüks markalar...Alışveriş derdiniz yoksa,binaları görmek için gezebilirsiniz..Ayrıca sadece cumartesi geceleri açık olan MUSİCHOLL...Rezervasyon yaptırarak girebileceğiniz bu yer,aslında bizim gazinolarımıza benziyor...çok büyük bir sahnenin önünde kademe kademe yükselen masalar ve en tepede de uzun bir bar mevcut...Sahneye bir çok grup çıkıyor,3 şarkı söylüyor ve enteresan şovlar yapıyorlar.Görülmeli...
RUE HAMRA(hamra caddesi) şehirin en işlek caddelerinden...Mağazalar, kafeler ve hediyelik eşya,anı,ıvır zıvır almak için boydan boya yürüyebileceğiniz bir cadde...
Bazı yerler var ki,şehrin dışına çıkmanız gerekiyor.Örneğin  JETTA MAĞARASI ya da NATİONAL MUSEUM...
Beirut un en zorlu kısmı ulaşım..Malesef toplu taşıma oldukça kısıtlı ve sıkıntılı..Bu yüzden yapılacak en mantıklı hareket bir taksi ile anlaşmak..Taksilerde taksi metre yok,pazarlık var.Bazı taksiler sizin gideceğiniz yeri telsizle durağına bildiriyor,duraktan ne kadar ödeyeceğiniz ile ilgili bilgi geliyor...telsiz ve şoför aracılığıyla da pazarlık yapabiliyorsunuz...
Önerebileceğim taksi durağının ismi CHARLEE TAKSİ (telefon numarası :01280515)
Ama endişe etmeyin,genellikle sıcakkanlı ve olumlu insanlar..Bir de Türkleri çok seviyorlar...
Dizilerimiz sağolsun...

SURSSOK taki ART CENTER ı görmenizi tavsiye ederim.
Ve Beyirut un vaz geçilmez yeri doğunun incisi dedikleri HARİSSA da ki  NOTRE DAME DU LİBAN..
Teleferiğe binerek çıktığınız bu yer,gerçekten etkileyici...Hem teleferik kısmı hem de Meryem ana(ALMORESİ) heykeli....Mutlaka görülmeli...Özellikle teleferik kısmı çok keyifli,çünkü şehri en tepeden görme şansına sahip oluyorsunuz,hem de tepeye çıkış sırasında bazı evlerin o kadar yakınından geçiyorsunuz ki,insan o ev de yaşayanların ne düşündüğünü merak ediyor...
Ayrıca GEMMAYZEH bölgesindeki barlar çok ilgi çekici..Özellikle sokağın sonunda sol taraftaki barın tavanına bakmanızı öneririm..
Vee yemek..Lübnan mutfağına hiçte yabancı değiliz aslında..Humus ve kebaplar...Lübnan mutfağının da ülkenin üstünden gelip geçenlerden çok etkilendiği belli...Ne yemek isterseniz bulabilirsiniz...
Tavsiye edeceğim bazı yerler; sabah kahvaltısını şöyle krallara layık yapmak istiyorsanız,biraz paraya kıyıp, SYDNEYS bölgesindeki VONDOME OTEL in ROOF una çıkın..11 buçuğa kadar açık büfe süper bir kahvaltı sizi bekliyor...ve tabi ki güzel bir manzara...
Yine Gemmayzeh deki  LEİLA RESTAURANT tada mezeli, ARAK lı, güzel bir yemek yenilebilir..
Down Town bölgesinde,saat kulesine çıkan cafelerle dolu küçük sokaklardan birinde CİTTA CAFE 'yi görürsenizde durun lütfen..., ZAHTERli gözlemeleri ve tam olarak ne olduğunu anlayamadığım,hazımı kolaylaştıran bir ot çayı içebilirsiniz..Garsonların kibarlığı ve candanlığı insanı mutlu ediyor...
Marina tarafını dolaşıyorsanız da BURGER ADDİCT te şahane bir hamburger yiyebilirsiniz...Çok lezzzetli..

Şehirde herkesin İngilizce konuşması ve doların geçmesi ,turistik kolaylık diyebiliriz...Ayrıca kimse sizi kazıklamaya kalkmıyor...
Bir de Beyrut un şerbet havasından bahsetmeden geçemeyeceğim...Ne sıcak ne soğuk,meltem esiyor tatlı tatlı..Şubat ayı koşulları tabi ki..Ama diğer mevsimlerde de böyle oluyormuş...
Club durumlarını sevenlere ise BO18 adlı club ü tavsiye ediyorum...Beyrut un en iyi club ı olduğunu söylediler..Özelliği yerin altında olması ve çatısının açılır,kapanır olması...Dans edilebilir...

Yaşanan tüm şiddet,istismar ve kanlı oyunlara rağmen hızla kendisini toparlamış bu ülkenin insanlarını çok sevdim ben..Bize benziyorlar hatta oldukça lokal kalabilecek espirileri bile anlıyorlar..Sıkıcı değiller ama boğucu da değiller...



































ŞİDDETLE TAVSİYE EDİLİR,BEİRUT....

9 Ekim 2012 Salı

tünel

Her şeyin anlamsızlaştığı anlarda, yaşam motivasyonunu nereden bulur insan??? Umut etmek,hayal kurmak,geçmişi düşünmek,yaratmak... anlamsız geliyorsa....Uzun bir tünele girmek gibi..Sonunda gün ışığı var mı bilinmez...Gün ışığı yakar mı o da bilinmez...
Kısırlaştırılmış ruhlar,bir tünelden diğerine geçerken arada ışıkla karşılaştıkları biricik anları saklar, ruhlarının en karanlık yerine koyarlar...

25 Ağustos 2012 Cumartesi

doğu karadeniz seni kucaklar...

TÜRK HOPA DAAA??
İstanbuldan bir arife günü çıkılan yol 24 saat sonra Artvin Hopa da son buldu.Karadeniz kıyılarından akıp giden yol ; sol tarafımda,koyu mavi deniz,yorgun ve kapanmak isteyen gözlerimi açık tutmam için zorluyordu beni...Sağ tarafımda ise Marmara nın yeşilinin  Karadeniz in yeşiline döndüğü Samsun itibarı ile yamaçlardaki ormanlar....İklim ve insanlar...Bu coğrafyanın bir parçası gibi....Sadece arada kötü bir hastalık gibi beliren çirkin  binalar...Bir de yeşil dağların arasından fısıldayan   tehdit dolu Hes projeleri  ...Otuz saniye içinde sizinle yakın akrabalık derecesine kadar yaklaşabilen insanların ard niyetsiz yardımseverlikleri insana güven veriyor...Muhlama ve peynir eritmesi her sofranın vazgeçilmezi sanırım...yani tereyağ,mısır unu ve peynir...turşu kavurmaları ve bir de balık mevsimi ise hamsi,hamsili ekmek,hamsili plav,hamsili herşey...
Bir birine birer saat uzaklıktaki şehirler de kendi içlerinde dağınık... SAMSUN,ÇARŞAMBA,ÜNYE,FATSA,ORDU,GÜLYALI,BULANCAK,GİRESUN,KEŞAB, YOLAĞIZI,DÜZKÖY,DEĞİRMEN AĞIZI,ESPİYE,TİREBOLU,GÖRELE,BEŞİKDÜZÜ, VAKFIKEBİR,TRABZON,SÜRMENE,RİZE,ÇAYELİ,PAZAR,FINDIKLI,ARHAVİ,HOPA,KEMALPAŞA,SARP.
Her şehirin merkezi deniz kenarına en yakın nokta gibi gözüküyor..dağların ve çay bahçelerinin izin verdiği kadar genişleyebilmiş şehirler...bu yüzden de yükseklere çıktıkça insansız doğanın ,tüm gücüyle var olduğu  ormanlar,patikalar,şelaleler ve yaylalar ortaya çıkıyor...Bunlardan bir tanesi de Çifte Köprü ve devamında ki MENÇUNA şelalesi...17. ya da 18. y.y da Osmanlı döneminde yapıldığı bilinen,iki akarsu üstüne ayrı ayrı yapılmış 2 köprüden oluşan ÇİFTE KÖPRÜ , oldukça başarılı bir restorasyondan geçmiş...
Köprünin sol tarafında dikkatli bakınca görebilinen MENÇURA ŞELALESİ oku nu takip edecekseniz,arabanız 4x4 değilse ya arabanızı tamire sanayi ye götürmeyi göze almalısınız ya da arabanızı burakıp yürümeyi göze almalısınız...zaten arabanız arazi arabası olsada ahşap köprüye kadar gidebilirsiz.ordan sonrası her koşulda orta seviye zorluk derecesindeki trekking parkuru...zaman zaman zorlansanızda şelaleye çıktığınızda buna değeceğini bilmelisiniz...dar bir patikadan yukarı tırmanış sırasında iyi bir trekkig ayakkabısı herşeyi kolaylaştıracaktır...şelaleye çıktığınızda ise ilk önce sağ tarafınızda gördüğünüz akan su sizi yanıltmasın..kafanızı sola çevirdiğinizde bakmaya doyamayacağınız..yaklaşık 100m den dökülen  su, tek bir yerden geliyormuş gibi gözükse de,dikkatli bakıldığında birçok kaynaktan çıktığı anlaşılmakta..
burdan dönüşte oksijenin ve yürüyüşün de etkisi ile çok acıkacaksınız...yol kenarındaki yeni yeni var olmaya çalışan restoranda karnınızı doyurabilirsiniz...bir aile girişimi olduğu çok belli olan mekan, kalabalıklaşınca bocalasa da, insanların genel profilinde ki sıcaklık ve samimiyet geç gelen servis ve aceleyle yapılmış yemeklere kızmanızı engelliyor..:-)))





















vee BATUM...1tl ye sarp sınır kapısından geçiş yapabildiğiniz bu kent için yaklaşık 1 gün 1 gece geçirmeniz yeterli olacak aslında----tabi 1-2 saat Türk tarafındaki kapıda geçiş kağıdınızı almak için beklemeyi göze almalısınız--- ...sarp sınır kapısında kolaylaştırılmış geçiş uygulaması ile Türklerin uğrak yeri olmuş burası....benzin,sigara ve içkinin çok ucuz olması ayrıca adım başı kumarhanelerin olması Batum halkını kalkındırmış gözüküyor...Birçok Türk inşaat firmasının faaliyet gösterdiği Batum, sanki inşaat ve tadilat şehri gibi,şu sıralar...hummalı bir çalışma dikkati çekiyor ....  Sovyetler döneminden kalan yüksek ve olabildiğince çirkin binalar yıkılmak üzere olsa da insanlar hala oturmakta...zaman zaman kiliseler dışında estetik binalar da karşımıza çıkıyor tabi ki...En güzel yerler tabi ki yine deniz kenarında..uzun ve büyük plajları ile ünlü bu şehir de denize girip güneşlenmek isterseniz bulabileceğiniz bir çok alternatif var...Şehrin gündüz halini gördüy- seniz 'yeter bitti gidelim!' demeyin..1,2 saat olsa da gece halini de görmelisiniz...baştan sona ışıklandırılan şehir..gece tüm kusurlarını da saklamayı başararak hoş bir anbiyans yakalamış...sabahın erken saatleri ile bal kabağına dönüşen şehir,hızlı bir gece hayatı vaat ediyor...hele de kumar oynamak varsa planlarınız arasında,seçeneğiniz çok fazla...şehirde bol bol Türk plakalı araçlar,Türk dükkanları göreceksiniz...Hatta Sarp a giden dolmuşların nereden kalktığını sorduğumuz bir Batumlu ile anlaşmaya çalışırken, ingilizce-türkçe ortaya karışık kendimizi ifade etme çabamız, Batumlu gencin ''TÜRK HOPA DAA??''diye sorması ile son buldu....Ve HAÇAPURİ...Yani içine yumurta kırılmış,teryağ taklidi yapan margarin konulmuş pide...her yerde rastlayacağınız bu ekmeğin açık ve kapalı versiyonları bulunuyor..hepsine haçapuri deniyor..yerel halkında pek bi sevdiği bu ekmek tabi ki kuru kuru gitmiyor..yanında mutlaka oraya özgü armut  suyu gazozu ya da limonata için...ya da her köşe başında rahatlıkla rastlayacağınız tek fıçıdan oluşan bira istasyonlarından alacağınız soğuk bir bira....bira tiryakilerine benden uyarı ; gazı kaçmış efes biraya benziyor...dönüşte ucuz içki  ve sigara almayı kafanıza koyduysanız sınır kapısının hemen yanındaki dükkanlar hiç fena değil....ayrıca vaktiniz varsa Batum a 1 saat uzaklıktaki botanik parkı ve yol boyunca sağ tarafınızda dağların eteklerinde göreceğiniz kilise,katedral gibi yapılarda görülmeye değer...8 saatlik Batumi gezisinden bana kalanları size aktarmaya çalıştım...